geçmiş olmak

Uzak'ta” demiştim, insanlarla iyi anlaşamam. Çünkü anlaşmak, kendini unutmayı gerektirir. Başkası gibi konuşmayı, başkası gibi susmayı. Benim çözümüm bu; işine gelirse. Ama sonra sordum kendime: Neden yalnızım? Bunu ben istemedim mi? İstedim. Ama insan bazen, kendi elleriyle kurduğu duvarların arasında boğuluyor. Takatim yok artık yeni yüzlere, ezberlenmiş cümlelere. Hayat hep aynı başı izleyip, aynı sonla biten bir film. Değişen tek şey, süresinin gittikçe kısalması.

Sonra kendimi birinde buldum. Nefes aldım. Ama insanın kendini kandırması ne kadar kolaysa, ikna etmesi de o kadar zor. Biliyordum, rüya bu. Bitecek. Ama yine de inandım. Değişmedim, adapte oldum. En çok da bu çekti beni içine: Kendim gibi olmam. Fakat gerçek, bir gölge gibi çöktü üstüme. Geri çekilmek istemedim, batışımı izledim. Son bir kez sarılmak istedim o ele. Neden? Çünkü o el, beni ben yapmıştı. Yaşamanın ne demek olduğunu hatırlatmıştı. Ama anladım ki ait hissetmek yetmiyor, insanın bir yere ait olması gerekiyor.

Saat 3 mü, 4 mü bilmiyorum. Sarı mutfak ışığını açtım. Pek içmem, ama yaktım bir sigara. Aklımda istemsizce dönen anlar... Sebebini bilmediğim bitişler. Zaten muhtemelen hiçbir zaman bilmeyeceğim. ‘Bu da hayat’ dedim kendime. Nankörlük etmeye gerek yok. İyi ve kötü arasında bir denge yok, kötü daima ağır basıyor.

İltifat etmem, etmem gerekmedikçe. Ama hayatımdan çıkan herkese karşı içimde bir öfke var. Belki de bu, belirsizliğin yan etkisi. İnsanlar, hayatımıza girip çıkmak için var. Tıpkı bizim de başkalarının hayatına iz bırakmadan karışıp kaybolduğumuz gibi.

Şunu unutma. Hayat sana ait. Nasıl yaşayacağın, neye inanacağın, kime aşık olacağın. Ama yakın dediğin insanlar… Ailen, dostun, kardeşim dediğin herkes… İçlerinde kıskançlıkla, bencillikle doğdular. İnsanın özü bu. Sadece miktar değişir. Gitmez dediğin, ‘o benim her şeyim’ dediğin insanlar bir gün gider. Ve sen, bir sigara yakarsın. Onunla geçen güzel anıları düşünmek yerine, onun yüzünden kaybettiklerini düşünmelisin. İşte o zaman, yalnızlığın gerçek yüzüne bakıp kendinle baş başa kalabilirsin. Çünkü hatalar da şık olmalıdır.

İnsan bencildir. En tatlı arkdaşın bile. Çünkü böyle var oldular. Ama sen, onların dünyasına göre şekillenmek zorunda değilsin.