İnsan, her açıdan dönüşülen en zor varlık biçimidir. Ölümlü olduğunu bilmenin getirdiği delilik türün tamamını bütün suçlardan arındırabilecek bir sebep olabilir. Biyolojik yapısından dolayı bilinç adındaki olgudan muzdarip olan koca bi makinedir. Halbuki bilinç de biyolojisinin parçasıdır. Bilinci tecrübeler şekillendirir, tecrübeler duyular ve duygularla olur, duyu ve duygular biyolojik temellerle doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla ruh-beden ayrımından söz edemeyiz.
O zaman neden bilinçli olduğumuz sanısına kapılıyoruz?
Çünkü öyle olması gerekiyor. Türümüzün bugüne kadar başına gelen olguların hepsi beyinin komplikeleşmesi yolunda destekledi. Bugünlere de kolay gelmedik; daha güvenli üreyebilmek için karada çıkarak su dışında ilk kez hayatta kalmaya çalıştık, daha iyi beslenebilmek ve yavruları besleyebilmek için savanalarda vahşi hayvanlarla yüzleştik, akrabalarımızın soyunu tüketen en büyük tehditlerden biri olan buzul çağını atlattık, ne savaşlar gördük, ne devrimler yaptık, ne icatlar, keşifler, hayatta kalma mücadeleleri... Atlattığımız her zorluğun ardından daha da bilgilendik. Bilgilendikçe daha çok problem çözmeye başladık, bu da zaman içinde bizi bu hale getirdi. Temel sorunların üstüne problemler üstüne problemler çözen, hatta kendisine problem yaratıp onu çözmeye çalışan bi varlık türü olduk. Bu problemler yüzünden her şeyi kolaylaştırmaya çalıştık, birsürü problem olmasını ve bunların zor çözülmesini dert edindik, bu problemi çözmek için her şeyi basitleştirirken daha da fazla problemle karşılaştık. Bu hikayenin başına baktığımızda bu bilinç olgusu bizim elimizde olmayan sebeplerle başladı, şimdi ise bir illüzyondan dolayı irademizin olduğunu sanıyoruz. Bir şeyleri bilinçli yaptığımızı, yapabileceğimizi sanıyoruz.
Burada şu var, doğadaki her şeyin tek amacı değişmek ve çeşitlenmek. Doğa aksine müsaade etmez, hiçbir şeyin yok olmasına müsaade etmez. Nasıl ki bir odun yandığında karbondioksit ve köze dönüşüyorsa her şey bununla aynı mantıkta sonsuzca dönüşür. Dönüşürken mümkün olduğunca çeşitli olma eğilimindedir. Daha doğrusu her zaman çeşitli olma eğilimindedir. Canlılar da bununla paralel olarak aynı amaca hizmet eder. Biçim değiştirir ve canlı olur -> büyüyene kadar yaratır, yok eder, devinim sağlar -> ürer, çeşit yaratır -> ölür, biçim değiştirir ve sonsuza kadar devam eder. Bu var oluş biçiminde ilişki kurduğu her şey ile ayrı bir parça oluşturur varlık. Bunu düşünürken kozmik açıdan da bakmak gerekiyor. Çünkü yer çekimi, kütle çekimi vs. gibi temel kurallar belli, her varlık bunlara zaten uyuyor, bunlara uyarak da doğadaki zenginliğe ivme kazandırıyorlar. Tıpkı renkli oyun hamurlarının her renginden farklı bir şekil yapıp oynayan bir çocuğun zaman içinde sıkıldıkça iki veya daha fazla karakteri birleştirip, farklı bir renk ortaya çıkarıp onunla devam etmesi, ve bunu en son tek bir renk olana kadar devam edebilecek olması gibi doğada kendi içinde sonsuz renkte, özellikler vardır, zaman içinde bu renklerin birleşimi bize kadar gelmiş ve bizden sonra da devam edecektir.
Bu yüzden boşver, bunu hatırla, sen bir özelliksin, bir renksin, kim bilir kaç renk, kaç özellik karıştı da sen oldun, senle birlikte oluşan özellikler, renkler başka hangi özelliklerle, renklerle birleşerek neler doğuracak... Süreçtesin, varsın, bu şekildesin.