İnsan ilgisiz yaşayamaz. Çünkü ilgi, varlığın kanıtıdır. Kimse seni hatırlamazsa, hiç yaşamamışsın gibi olur. O yüzden insanlar mezar taşlarına isimlerini kazır, kitap yazanlar “ölümsüzlük” falan der, sosyal medya bağımlılarıysa sabah uyanır uyanmaz telefonlarına bakar. Hepimiz aynı şeyi yapıyoruz. Unutulmamaya çalışıyoruz.
Eskiden biri seni hatırlasın diye bir şey yapman gerekiyordu. Şimdi sadece bir şey paylaşman yeterli. İyi bir şey olmasına gerek yok. “Bakın kahve içiyorum” desen bile olur. Çünkü mesele kahve değil, görünmek. Göz önünde olmak. Birileri seni fark etti mi? O zaman varsın.
Ama işin boktan tarafı şu ki, çok ilgi çekersen itici oluyorsun, az ilgi görürsen de yok oluyorsun. Birini sürekli özlediğini söylersen sıkılıp kaçar, hiç söylemezsen de seni özlemesi gerektiğini unuturlar. O yüzden insanlar ne yapıyor? Dengeyi bulmaya çalışıyor. Çok sevilip boğulmamak, az sevilip ölmemek. İşte bütün mesele bu.
Telefon titredi. Biri bir şey mi yazdı? Biri seni mi düşündü? Beynindeki ödül sistemi anında devreye giriyor. Dopamin salgılanıyor, mutlu oluyorsun. Ama bazen bakıyorsun, sadece bankadan gelen bir mesaj. Yıkım. İşte o yüzden insanlar sürekli telefona bakıyor. Çünkü en büyük korkuları önemsiz olmak.
Psikologlar buna “değişken oranlı ödül sistemi” diyor. Yani bir şeyin ne zaman geleceğini bilmiyorsun, ama bazen geliyor. Ve işte o bazen insanı bağımlı yapıyor. Kumar makinesi gibi. Ne kadar kaybedersen kaybet, bir kere kazanınca devam edersin. Sosyal medya da aynı mantıkla çalışıyor. Bir gönderin hiç ilgi görmez, bir sonrakinde biri yorum yazar ve sen devam edersin.
“Abi ben ilgi manyağı değilim.” Yalan.
Herkes ilgi görmek istiyor. Sadece bazılarımız bunu doğrudan istiyor, bazılarımız ise dolaylı yoldan. “Ben sosyal medyada aktif değilim” diyen tipler en tehlikelisi mesela. Çünkü onların ilgi çekme yöntemi, “Ben ilgi istemiyorum” demek. İlginin en saf halini istiyorlar. Sadece gerçekten merak edenler tarafından hatırlanmayı. O yüzden göz önünden kaçıp birilerinin peşlerinden gelmesini bekliyorlar.
Ama en kötüsü, bu işin bir çözümü olmaması.
Ne kadar ilgi görsen yetmiyor,
ne kadar görmezden gelinsin dayanılmıyor.
İnsanlar unutulunca deliriyor, hatırlanınca sıkılıyor.
Ve günün sonunda en sert soru şu:
Eğer kimse seni hatırlamazsa, gerçekten yaşadın mı?