"Bu gerçek mi yoksa benim hayâl ettiğim bir senaryo mu? "
Bazı durumlarda kendime bunu sormam gerekiyor. Kafamda bir çok şey düşünüp beynimi shut-down olmuş bir şekilde bulabiliyorum. Aşırı yüklemeden çöküyor. Beynimle beraber fiziğim de çöküyor. Bu ikisi birden olunca geri toparlanması bir yığın iş ve ağır bir güçsüzlükle çaresiz kalıyorum. Ne yapayım?
Çoğu zaman hiç olmamış bir şeyi kafama takıyorum. Ama nasıl, düşün düşün kendimi yiyorum, sonra bir bakıyorum düşündüğümden çok farklı sonuçlanmış, iyi sonuçlanmış... Ee, benim beynimin harcadığı enerji? Yok... Çöp... Bunun psikolojik etkileri nolcak? Kendini yemeseydin. Öyle abi, buralar çok tehlikeli sular. Ama sor bi elinde mi diye, kısmen... Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bazen elimden daha çok şey gelebilecek gibiyken az gelmiş de az yapmışım gibi oluyor. Burda benim suçum yok valla, benden çıkar buymuş. Sonuçta baştan savma değil, ciddi ciddi kafamı rahatlatmaya çalışıyorum ama zor... Herkesin de hayatı farklı, tecrübeleri farklı, şimdi bana "yok meditasyon yap geçer, yok bilmemne çayı iç geçer, yürü, koş, şunu yap bunu yap" demeyin. İnsan bokun içindeyken çıkmak için her şeyi deniyor zaten, ben de denedim. Denedim yazınca geçmiş zaman oldu, hâlâ daha deniyorum...
Kötü olma ihtimali, ters gitme ihtimali olan beynimce önemli konularda hepsini de değil, bir tane kötü ihtimale tutunuyor beynim, bırakmıyor... "Kesin o olacak." kendimi ikna etmeye çalışıyorum, başkasıyla konuşur gibi kendime diyorum, "Ne olacak sanki... Dünyanın sonu mu?" iflah olmuyor, yemiyor... Kendimi geçiştiriyorum aynı zamanda. Sonra bu şekilde kendimi iyi edeyim diye beynimde savaş dönerken ortalık daha da karışıyor. Eğer kötü olay olursa, kötü taraf kazanırsa opsiyonel olarak bataklıktayım. Çıkmak için uğraş uğraş dur. Ama diğer tüm ihtimallerde başka bir şey çıkana kadar okayim. Anksiyete tutuyor yani anlayacağın, boş boş kafada kaygılar... Burada stoacıların çok iyi bi sözü var:
"Bir sorunun çözğmü eğer elindeyse üzülme, çözüm elinde. Çözersin. Eğer elinde değilse de üzülme, çünkü elinde değil. Çözemezsin."
-Marcus Aurelius
Aslında olayın burasından bakarsan rahatlığın anahtarı. İçselleştir, hayatını yaşa. Yok bu bana ne dedi, yok şöyle mi oldu, dertsiz tasasız bir ömür. Daha neler söylemişler neler, biraz araştırsanız aklınız çıkar. Bunları günlük hayatta pratik yapabilsek, uygulasak, inanın nasıl iyi bi hayatımız olur... Ama olmuyor... Bir de öbür söz var;
"Bu gerçek mi yoksa benim hayâl ettiğim bir senaryo mu?"
-ChatGPT
Çoğu zaman kendimi hayâl ettiğim şeylerin içinde bulmaya başladım. Şimdi oh ne güzel gibi görünüyor da, öyle değil işte... Çünkü hayâllerim, vizyonum, misyonum, beş yıl sonra nerde ne yapacağım falan hepsini saldım. Salınca da böyle çürümeye başladım. Aslında salmamak lazım, savaşmak lazım. Olsun, en azından durumun farkındayım, o da bence önemli ya da önemsiz bir parça...
Yazmak inanılmaz iyi geliyor. "insan dili kadar hayâl edebilir" çok doğru. Bugün de hep söz yazasım varmış. Neyse, bu söz düşünceler için de geçerli gibi. Yazdıkça sanki sorunla alakalı soru işaretleri gidiyor, yazarken onları cevaplıyorum. Neyse, muhabbetinize doyum olmuyor, görüşmek üzere, hoşça kalın.