Shirouo

" Japonya ve bazı Asya ülkelerinde tüketilen bu küçük balıklar, genellikle canlı olarak servis edilir ve küçük olmalarına rağmen oldukça lezzetlidirler. Özellikle shirouo no odorigui adı verilen bir yeme şeklinde, tabakta canlı olarak servis edilirler ve çiğ yenirler. "Odorigui" terimi, kelime anlamıyla "dans eden yemek" anlamına gelir ve balıkların yeme sırasında tabakta zıplayıp hareket etmelerinden gelir. "

İnstagramda gezerken birilerinin bu balığı yediğini gördüğümde dikkatimi çekmişti, çünkü hareket eden bir çok şey vardı, miniklerdi, çiğ bir şekilde yiyorlardı. Aylar önce gördüğüm bu video az önce aklıma geldi. Bir tabak Shirouo ile ortak noktam olduğunu fark ettim. İçimde çokça şey var, çırpınıyorlar. Çoğu benim için potansiyel kurtuluş olabilir ama ya kaçıyorlar ya da yenilip öldürülüyor. İçimdeki o kıpır kıpırlık odorigui mi? Belki de... Ama bir hikayesi var... Oraya gelene kadar olan ve o an olanların hepsi ondan sonrası için. Birer anı olmak için...

Tabakta kıvranan balıkların hareketi, hayata dair içimde sürekli kıpırdayan o anlamsızlık hissini hatırlatıyor bana. Her çırpınış, sanki kaçış için bir umut taşıyor, ama neye? Sonunda özgürlük mü, yoksa kaçınılmaz bir sona teslimiyet mi var? Bu hareketlerin ardında varoluşun temel çelişkisi yatıyor: Yaşamak bir yandan kaçınılmaz bir acı, bir yandan da o acıya rağmen devam eden bir direniş. Belki de bu mücadele, her şeyin özünü oluşturan doğanın bir parçası; her şey, kendi varlığını koruma çabası içinde. O balığın tabakta sıçraması, benim her sabah kalkıp yeniden bu saçma dünyaya karışmamdan farklı değil. Ama belki de mesele, bu kaçınılmazlığı anlamak ve onunla dans etmeyi öğrenmekte. Çünkü özgürlük, bu döngüden kurtulmak değil; tam tersine, döngünün içinde anlam yaratabilmekte.